24 Kasım 2013 Pazar

Soghati - Armağan

Ayak seslerin geliyor
sanki değil uzak bir şehirden, 
dünyanın her yerinden..
buluşma anı gelince
o caddenin sonu benim kalbimdir.
sen her şeyimsin, nefesimsin
benim olursan, herşey de benimdir..
sen olmazsan kalbim durur, 
kimse tekrar çalıştıramaz
uykuyan dalan çiçekler gibi
kimse uyandıramaz
aşk güvercinleri aşksız,
benim tenim sensiz yaşayamaz. 
Sen benim hayatımsın, nefesimsin
sadece bir heves değilsin
Sen benim herşeyimsin. 
olmazsan kesilir nefesim.
sen benim olursan, herşey benim..


Söz: Ardalan Sarfaraz (Farsça)
Çeviri: Feza

The songwriter of Soghati is Mohammad Heydari, lyricist Ardalan Sarfaraz. The song was arranged for orchestra by Nasser Cheshmazar. The original singer of this song was Hayedeh - Masume Dadebala.






Soghati - Souvenir:
http://en.wikipedia.org/wiki/Soghati
http://en.wikipedia.org/wiki/Hayedeh
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hayedeh

18 Kasım 2013 Pazartesi

Rengarenk

Kısacık yaşamlarını rengarenk yaşayanlar için..

http://fezkar1.blogspot.com/2013/11/rengarenk.html


27 Eylül 2013 Cuma

Ayrılık Şarkısı


Fırtınada ağaçlar nasıl çatırdar
şimdi öğrendik işte..
senin binbir maskenin altında
bir tek yüz, bir de cesur yürek vardı. 
"asıl meselesi insanın 
ne zaman geçtiği değil
ne olursa geçtiğidir...."
Ne zaman geçer bilinmez 
bir yaşamdan diğerine
çekip gitmek öyle kolaydı
bu kadar çok sevilmeseydin... 
sessiz sedasız
sende bu kenti terk ettin
Şimdi, sonsuz bir yangın gibi 
özlemin yüreğinde sevenlerin. 
Aramızdan şiirler ile geçtin..
"birini iyi edecek şeyin
diğerinin kadehine zehir olmasıdır"
dedin de, asıl çaresizliğin
devasız olması bu derdin
değil" derken yanıldın.
İşte geldi çattı ayrılık anı
Sende ardında bırakıp çağrını 
Terkediyorum dedin 
bu kenti......

Feza











Ardımda bırakıp gül çağrısını 
Ayrılık anı bu sisli şarkıyı 
Irmaklar gibi akıp uzun uzun 
Terkediyorum bu kenti 
Ahh, ölüler gibi 

Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa 
Şimdi, sonsuz bir yangın gibi 
Sevmesem öyle kolay çekip gitmek; 
Yaralı bir kuş gibi

Kumral bir çocuğun yaz öyküsü bu 
Şarkılarla geçtim aranızdan 
Yalnızlar gibi susup uzun uzun 
Düşlüyorum bu kenti 
Ahh, bir aşk gibi 

Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa 
Şimdi, sonsuz bir yangın gibi 
Sevmesem öyle kolay çekip gitmek; 
Yaralı bir kuş gibi 

Düşlüyorum bu kenti 
Son bir aşk gibi





Tuncel Kurtiz (d. 1 Şubat 1936). Türk sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen, yapımcı, senaristtir. Babası Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi Boşnaktır. İlk kez 1959 yılında Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, sinema filmlerinde rol aldı. Sürü filmiyle zirveye çıkan sanatçı, doğayla içiçe yaşamayı severdi. Birçok ulusal ve uluslararası ödülünün yanı sıra, Ekim 2011'de 48. Altın Portakal Film Festivali'nde Yaşam Boyu Onur Ödülü aldı. 27 Eylül 2013'te İstanbul Etiler'deki evinde düşerek başını çarpması sonucu 77 yaşında hayata gözlerini yumdu.



Kaynak: 
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tuncel_Kurtiz
http://tr.wikiquote.org/wiki/Ezel

31 Ağustos 2013 Cumartesi

CİHANGİR MERDİVENLERİ


çağırdım renkleri bir akşamüstü
renkler ne de güzel
renkler deli eder sev yeter

TAMER - RENKLER 
****************************

#direnmerdiven

rengarenk merdivendir yaşam
vardır elbet bir anlam
bu renklerde..
birileri çıkar, biriler iner de
o zaman kim bilir 
ne zaman gelir..... 

Feza






Merdivenlerin Öyküsü:
Fındıklı’dan Cihangir’e çıkan Salıpazarı Yokuşu’nun merdivenleri, Emekli Orman Mühendisi 64 yaşındaki Hüseyin Çetinel, damadının da yardımı ile bir haftada gökkuşağı renklerine boyadı.O kadar güzel oldu ki gelin- damat akınına uğradı herkes hatıra fotoğrafı çektirmeye başladı. Bir gece operasyonu ile bu güzelliği griye boyayan Beyoğlu Belediyesi, büyük tepki üzerine geri adım atarak merdivenleri yine bir gece operasyonu ile eski rengine boyadı.  Merdivenlerin Beyoğlu Belediyesi ekipleri tarafından boyandığını sosyal paylaşım sitelerinden öğrenen vatandaşlar duruma büyük tepki göstermiş, "fırçanı al gel" çağrısı yapılarak, tepkiler tüm Türkiye’ye yayılmıştı. 


Kaynaklar:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24616754.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24711080.asp


29 Ağustos 2013 Perşembe

A Poet's Advise



A Poet's Advice

by E.E. Cummings


A poet is somebody who feels, and who expresses his feeling through words.

This may sound easy. It isn't.

A lot of people think or believe or know they feel - but that's thinking or believing or knowing; not feeling. And poetry is feeling - not knowing or believing or thinking.

Almost anybody can learn to think or believe or know, but not a single human being can be taught to feel. Why? Because whenever you think or you believe or you know, you're a lot of other people: but the moment you feel, you're nobody-but-yourself.

To be nobody-but-yourself - in a world which is doing its best, night and day, to make you everybody else - means to fight the hardest battle which any human being can fight; and never stop fighting.

As for expressing nobody-but-yourself in words, that means working just a little harder than anybody who isn't a poet can possibly imagine. Why?

Because nothing is quite as easy as using words like somebody else. We all of us do exactly this nearly all of the time - and whenever we do it, we are not poets.

If, at the end of your first ten or fifteen years of fighting and working and feeling, you find you've written one line of one poem, you'll be very lucky indeed.

And so my advice to all young people who wish to become poets is: do something easy, like learning how to blow up the world - unless you're not only willing, but glad, to feel and work and fight till you die.

Does this sound dismal? It isn't.

It's the most wonderful life on earth.

Or so I feel.




Kaynak:
Fotoraf: Ali Sina Özüstün'ün Facebook'daki sayfasından alıntı

16 Mayıs 2013 Perşembe

Mihrabat Korusu

Hakkında çok kısa bilgi bulabildiğim Kanlıca'daki bu koru çeşitli yazar ve şairlere güzel manzarasıyla ilham kaynağı olmuş. Yahya Kemal'in gözlerden uzak saatler geçirmek için tercih ettiği Mihrabat Korusunda bende "Zehir yeşiliklerin" içinden  "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul".   Özdemir Asaf gibi yazmak geldi içimden....

Şu anda İstanbul'da olmak isterdim.  
Mihrabat Korusu'nun dar yollarında seninle 
Yan yana, yana yana yürümek... 
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul'u.

Özdemir Asaf 



Şu anda Mihrabat Korusunda
yürümek  isterdim seninle yan yana
seyretmek istanbul'u birlikte..
ama sen bir martı kanadında
bense zehir yeşili dar yollarda..
ömrüm oldukça, gönül tahtımda
bekleyeceğim seni burada..


Feza




Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Yahya Kemal Beyatlı

Makam: Hicâz
Usûl: Semâî
Bestekâr ve İcrâ: Münir Nûreddin Selçuk



Kanlıca'nın güzelliği Fıstıklı Yokuşu'ndan körfeze inen alanda I. Mahmut zamanında kurulan ve padişahlar tarafından büyük ilgi gören Mihrabat Korusu'dur. Mihrabat Korusu'na, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılarak III. Ahmet'e armağan edilen Mihrabat Kasrı'nın adını verdiği iddia edilir. Ne yazık ki Mihrabat Kasrı yeniçeri isyanıyla bir hafta içinde yakılıp yıkılarak yok olmuştur. 

Kimbilir belki de Sezen Aksu'da bu bestesini yaptığı Kanlıca'nın orta yerinde ki taş Mihrabat Korusundadır. 

Uzanıp Kanlıca'nın orta yerinde bi taşa
Gözümün yaşını yüzdürdüm Hisar'a doğru
Yapacak hiçbir şey yok gitmek istedi gitti
Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti

Bi lodos lazım şimdi bana, bi kürek, bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

Ah İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser

İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser

Ne acı ne acı insan kendine ne kadar yenik
Bulunmadı ihanetin ilacı yürek koca bir karadelik
Yapacak hiçbir şey yok gönül bu sevdi
Yeni bir ten yeni bir heyecan bilirim üstelik

Bi lodos lazım şimdi bana, bi kürek, bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

Ah İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser

İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser

Söz-Müzik: Sezen Aksu




23 Nisan 2013 Salı

23 Nisan

Bugün 23 Nisan, çocuklar gibi içim kıpır kıpır.  Kendimi sahile attım, martılar, kuşlar, kediler..  çimenlerin üzerinde hoplaya zıplaya oynayan çocuklar, uçurtmalar rengarenk gökyüzünde! Tam bir bayram havası....Hepsi birbirinden güzel. 

Ben ise önüme ne gelirse alıyorum, duraklardan biri de çiğ köfteci.  Tezgah başında genç bir adam, güleryüzlü tüm siparişleri yetiştirmeye çalışıyor. Benden önceki genç delikanlı ile sohbet ederken, sabahtan beri bırak yemek yemeyi, su içmeye bile vakti olmadığından bahsediyor ama alıştığımız şikayetçi asık suratlı bir tavır ile değil. İçimden işini seviyor herhalde dedim.   Bende bayram artık çiğ köfte ile kutlanıyor diye espiri yapıp, bu arkadaşın da bayramı,  biraz torpil geç bari dedim.  Genç dik durup gururla bizim bayramımız 19 Mayıs dedi, sonradan espiriyi yakalayıp sen yine de torpil yap diye gülerek ekledi. Tezgah başındaki ise onun gözlerinin içine bakıp, size asıl torpili Mustafa Kemal Atatürk yapmış diye bombayı patlattı.  Genç delikanlı evet haklısın derken ses tonu ciddi ama bir  o kadarda sıcak ve sevencendi.   

Bir an bugün paylaştığım Atatürk'ün sözleri aklıma geldi, bu gencin kendisinin ve Ata'sının ne kadar önemli ve değerli olduğunu bildiğine hiç şüphe yoktu.  "Memleketi asıl ışığa boğacak" olanlardan biri ile karşılaşmak benim de günümü aydınlattı.






20 Nisan 2013 Cumartesi

Beautiful Boy (Darling Boy) - Song by John Lennon


Close your eyes
Have no fear
The monster's gone
He's on the run and your daddy's here 

Beautiful, beautiful, beautiful
Beautiful boy
Beautiful, beautiful, beautiful
Beautiful boy 

Before you go to sleep
Say a little prayer
Every day in every way
It's getting better and better 

Out on the ocean sailing away
I can hardly wait
To see you come of age
But I guess we'll both just have to be patient
'Cause it's a long way to go
A hard row to hoe
Yes it's a long way to go
But in the meantime 

Before you cross the street
Take my hand
Life is what happens to you
While you're busy making other plans 

Before you go to sleep
Say a little prayer
Every day in every way
It's getting better and better 

Beautiful, beautiful, beautiful
Beautiful boy
Darling, darling, darling
Darling Sean

Youtube Link: https://youtu.be/Lt3IOdDE5iA




19 Nisan 2013 Cuma

Reason, Season, or Lifetime



People come into your life for a reason, a season or a lifetime.
When you figure out which one it is,
you will know what to do for each person.


When someone is in your life for a REASON,
it is usually to meet a need you have expressed.
They have come to assist you through a difficulty;
to provide you with guidance and support;
to aid you physically, emotionally or spiritually.
They may seem like a godsend, and they are.
They are there for the reason you need them to be.


Then, without any wrongdoing on your part or at an inconvenient time,
this person will say or do something to bring the relationship to an end.
Sometimes they die. Sometimes they walk away.
Sometimes they act up and force you to take a stand.
What we must realize is that our need has been met, our desire fulfilled; their work is done.
The prayer you sent up has been answered and now it is time to move on.


Some people come into your life for a SEASON,
because your turn has come to share, grow or learn.
They bring you an experience of peace or make you laugh.
They may teach you something you have never done.
They usually give you an unbelievable amount of joy.
Believe it. It is real. But only for a season.


LIFETIME relationships teach you lifetime lessons;
things you must build upon in order to have a solid emotional foundation.
Your job is to accept the lesson, love the person,
and put what you have learned to use in all other relationships and areas of your life.
It is said that love is blind but friendship is clairvoyant.



— Unknown

24 Mart 2013 Pazar

Muzaffer Tayyip Uslu - Şimdilik

"Şair harcıâlem şeylere teşbih ve mecazlarla lâyık olmadığı bir değeri vermek için çabalıyan bir sahtekâr değil, bulanık düşünceleri berraklaştıran hakikat arayıcısıdır."
 

 “Ben / Üsküdarlı Şükriye Hanımın / ortanca oğlu / Ve yirminci yüzyılın/ eli ayağı bağlı / zavallı şairi / Muzaffer Tayyip Uslu / Şiirler söylemek istiyorum sizlere / Siz sevgili insan kardeşlerime.”

Muzaffer Tayyip Uslu, söyleyip diyecek sözü çok olsa da vakti olmayanlardan. 24’ünde veremin kısa kestiği bir ömürden geriye 1945'de sanki devamı gelecekmiş gibi yayınladığı kitabı “Şimdilik” kaldı…. Oysa sonrası hiç olmadı, yakın arkadaşı Rüştü Onur gibi bu kelebek ömürlü şair 1946'da henüz yirmi dört yaşındayken terk edecekti dünyayı… 


Ölümünden sonra Necati Cumalı 1956'da şiirlerini ve yazılarından seçmeleri Muzaffer Tayyip adlı bir kitapta topladı.  Yapı Kredi Yayınları tarafından tekrar  Şubat 2013'te yayınlanan kitap Muzaffer Tayyip Uslu’nun ilk basımda yer alan kimi şiirleri ile Kara Elmas Dergisi ve Ocak gazetesinde yayımlanan yazı ve şiirlerinden oluşuyor. 

Muzaffer Tayyip Uslu 1922 yılında Fatih’te doğdu. Zatürree hastalığı nedeniyle Mehmet Çelikel Lisesi’ni güçlükle ancak 21 yaşında bitirebildi. Ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne girdiyse de talihsizlik yakasını bırakmadı. Hastalığı vereme çevirince, buna bir de parasızlık eklenince öğrenimini sürdüremedi. Zonguldak’a döndü ve  Ereğli Kömür İşletmeleri İş Mükellefiyeti Dairesi ’nde bir memurdu artık.

Önce öksürüverdim
 Öksürüverdim hafiften
 Derken ağzıma kan geldi
 Bir ikindi üstü durup dururken

Meseleyi o saat anladım
 Anladım ama, iş işten geçmiş ola
 Şöyle bir etrafıma bakındım
 Baktım ki yaşamak güzeldi hala

Mesela gökyüzü
 Maviydi alabildiğine
 İnsanlar dalıp gitmişti
 Kendi alemine


Kendisiyle aynı hastalığa yakalanan can dostu, şair arkadaşı Rüştü Onur’la birlikte direniyorlardı. Bir süre yanyana yatarak tedavi oldular. Birlikte şiir üzerine, edebiyat sohbetleri yapıyor, yine birlikte şiirlerinin Varlık’ta yayımlanmasını bekliyorlardı.

Sonunda hayallleri gerçekleşti. MuzafferTayyip Uslu’nun Varlık’ta ilk şiiri yayımlandığında tarih 1 Haziran 1941’di… Tayyip Uslu’nun yaşı da 19………Ve o şiirde “İsterdim” diyordu…  İhtimaldir ki ümitsizlikle…

“Bir güzele / Güzelliğini söylemek isterdim / Aynalardan evvel / Bir güzelle / Yaşamak isterdim / Güzel güzel…


Verem illetine rağmen içindeki coşkuyu, yaşama sevincini yine şiirle açıklıyordu:

“Siz bakmayın bana / Ben şairim / Denizin üzerinde yürüyebilirim…”


“Sokakların ellerinden öperim / Bana yaşamasını öğretmişlerdi / Dost olsun, düşman olsun  / İnsanlara iyi günler dilerim .…”

“Gecem ne olur şarkı söyle../ Çekinme, yabancı yok / Bir ben, birde hatıralar.…”




Ve can dostu Rüştü Onur’u kaybettiğinde sığınağı yine kelimeler oldu… Onun ardından yaşadığı yalnızlığı anlattı:   “Rüştü ölmüş... Demek ben artık, Rüştü gelirse; şöyle yaparız, böyle yaparız, diye hülyalara dalamıyacağım. Demek artık, bir zamanlar başbaşa tasarladığımız yarına ait o güzel projelerden hiçbiri tahakkuk etmiyecek. Demek artık, bu şehrin caddelerinde dolaştığımız ve yeni yazdığımız şiirleri birbiri¬mize okumak için deliler gibi sokaklara düştüğümüz günler, bulutu bulut, ağacı ağaç, denizi deniz olarak seyrettiğimiz saatler, sırf şiirden bahsederek sabahladığımız geceler birer hâtıra oldu.

Rüştü ölmüş... Ve ben daha şimdiden insanları yorulmadan sokakları yorulan bu küçük şehirde yalnızlığımı hissetmeye başladım…”   (Ocak gazetesi, 16.12.1942)


Çok değil iki yıl sonra, henüz yirmi dört yaşındayken o da terk edecekti dünyayı…

OKTAY RİFAT'A
Önce bütün şairlere selam
Sonra şunu söylemek isterim
Ölüm hiçte güzel değil
Ne sabah var ne akşam


Sokakların ellerinden öperim
Bana yaşamasını öğretmişlerdi
Dost olsun düşman olsun
İnsanlara iyi günler dilerim


Söyle sarı saçlı daktiloya
Ben yokum artık
Vefasız dostlara hatırlat
Kimseye kalmaz o dünya


Nasıl unuturum güzeldi yaşamak
Fakat hakkı varmış Oktay'ın
"Hatıralar da dal istiyor"
"Kuşlar gibi konacak"


********
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan


Muzaffer Tayyip Uslu

****************

Muzaffer Tayyip Uslu dergilerde şiire dair yazdığı yazılarında da tıpkı dönem şairleri gibi temiz dili, gösterişsizliği ve dürüstlüğü savunurdu.   Şiire ve Şiirde Primitif Anlayışa Dair başlıklı yazısında “ gerçek şair yaşadığının farkına varan insandır. Halis şiir, yaşamak sevincinin bir tezahürüdür...Niçin ağacı ağaç, bulutu bulut ve denizi deniz olarak seyretmiyelim? Niçin çiçek açmış canım erik ağacını ciğeri beş para etmez bir teşbih uğruna feda edelim?.. Şair, harcıalem şeylere teşbih ve mecazlarla layık olmadığı bir değeri vermek için çabalayan bir sahtekar değil, bulanık düşünceleri berraklaştıran hakikat arayıcısıdır...” diyor. 

Zonguldaklı şairler gibi Mehmet Çelikel Lisesi’nde okuyan İrfan Yalçın 2011'de Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser’in anısına çıkardığı İlkyaz Ölümleri kitabında yazdıkları ile onları daha yakından tanıyoruz. Bu kitapta yazılanlardan bir demet...

“Behçet Necatigil, 27.7.1946’da “Türkün Sesi” gazetesinde, bu üç şairle ilgili şunları yazıyor; “Zonguldak deyince, Rüştü Onur’dan, Kemal Uluser’den, Muzaffer Tayyip Uslu’dan daha kuvvetli neyi düşünebilirim? Çelikel Lisesi duvarları içinde o küçük edebiyat şubesinde, Tayyip’e hocalık yaptırmıştı bana tesadüf…”

Kemal Uluser,“Yeni yeni ışıyan darlı ve sisli yollara” sahip Amasra’dan…Felsefe öğrenimini tamamlamak için her türlü çabayı gösterse de; ya sık sık hastalanıyor; ya da geçim derdine düşüyor, öğrenimi yarıda bırakıp Zonguldak’a dönüyor. Evine ziyarete gidiyorlar Uluser’in: “Karanlık ağaçlar altında, karanlık bir ev. İki katlı bir yıkıntı sanki. Çöktü çökecek gibi duruyor ve ölümü düşündürüyor. Kırık çoğu camların. Pencerelerin yalnız birinde var perde. Öyle bir ev ki korkulu masallardan…” Evlerinin kapsında “Homo homini deus est” altta küçük harflerle Türkçesi: “İnsanın Tanrısı İnsandır”.

“1940’ı 1941’e bağlayan yılbaşı gecesi, veremin pençesinde her geçen gün acı sona doğru yaklaşan bu gençler o yılbaşı akşamı gecenin ilerleyen saatlerinde şiirler okuyarak ölümle de yüzleştiler. “… ‘Öyle bir yalnızlık ki bu, ne yapsan ölüme değiyor.’ dedi Rüştü. O gece kura çektiler, kim önce ölecek diye… “Kura çekiminin belirlediği sırayla gerçekleşmedi üç ölüm; önce Rüştü Onur, 1942; sonra Kemal Uluser, 1944; daha sonra da, Muzaffer Tayyip Uslu öldü, 1946”

1942 Ağustos ayı başında, ikinci kez Heybeliada Sanatoryumuna yatmak için İstanbul’a doğru yola çıkıyordu Rüştü Onur. Limana uğurlamaya gelenler arasında, Rüştü’nün babası, kardeşi Saffet Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Muzaffer Soysal vardı. Bir de resim çekildiler. “Muzaffer ölümünün yaklaştığı günlerde hep o resimlere baktı” dedi annesi. Muzaffer Soysal resmi aldı eline baktı. Arkasını çevirdi sonra… Mırıldanarak okudu. “İstanbul’a yolcu ettiğimiz gün Rüştü’yü… 5.8.1942” Altta büyük harflerle yazılı dört sözcük: HER YERDE İLKYAZ ÖLÜMLERİ.”

****************
Muzaffer Tayyip Uslu’nun yaşayıp öldüğü ve mezarının bulunduğu, “Bizi şair yaptı” dediği şehir, Zonguldak’tır. 3 Temmuz 1946 günü, Zonguldak’ta büyük bir cenaze töreni düzenlenir. Törene, Vali Halit Aksoy da katılır. Cenaze törenine, Vali Bey gelince, başta EKİ görevlileri olmak üzere bütün bürokrasi ve halk da katılır. EKİ Bandosu eşliğinde kaldırılan genç şairin kalabalık ve görkemli cenaze törenine yirmi kadar da çelenk gönderilmiştir. Arkadaşı gazeteci Muzaffer Soysal, cenaze törenini şu cümlelerle anlatır:

“Ama bir cenaze töreni yapıldı ki sormayın. O zamanın valisi evine bile gitmeye üşenen bir zattı. O gelince, bütün hükümet erkânı da cenazeye taşındı. Kömür işletmesinin bandosu arkasında sayısı yirmiyi bulan çelenklerle muazzam bir kalabalığı gören Zonguldaklılar bir şairin ölümüne şaştılar durdular. Şair ölmesine ölürmüş, ama cenazesi de bir parti reisi gibi kaldırılır mı imiş?” .. ”

Muzaffer Tayyip Uslu kısacık yaşamında hep ölümle vuruştu ama şiirlerinde hep yaşama sevincini vardı..

"Şiirlerimizde hep sarışın kadınlar var. Oysa sevdiğimiz kadınlar esmer. Şiirlerde hep mavi gözlü kadınlara tutkunuz. Oysa sevdiklerimizin gözleri kara. Şiirlerimizde hep İstanbul’dan dem vuruyoruz. Oysa dönüp dolaşıp geldiğimiz yer, şu kara kömür, şu Zonguldak. Şiirlerimizde hep yaşam var ama biz ölümle vuruşuyoruz"..

Öyle şiir olsun diye değildi yazdıkları.. onun için bir iz bıraktılar...

Biz sevgili insan kardeşlerine / Şiirler söylemek istedi bizlere / sokaklar ona / yaşamasını öğretmişlerdi / o da dost olsun, düşman olsun hepimize / yaşadıklarını ve güzelliğini söylemek istedi / ölmeden önce..

Feza

Rüştü Onur: Mektubun Avucumda
http://fezkar.blogspot.com/2013/03/rustu-onur-mektubun-avucumda.html

 Eserler:



Şimdilik Şiirler 1945 - Yazar: Muzaffer Tayyip Uslu, A. R. İncealemdaroğlu Basımevi 1945 - Birinci baskı
http://www.simurg.com.tr/tr-tr/urun/siir/124386/simdilik-siirler-1945.aspx





Muzaffer Tayyip Uslu: Şiirleri, Yazıları, Kendisi İçin Yazılanlar, Hazırlıyan: Necati Cumalı, 1956, Yeditepe Yayınları, Yeni Matbaa,
http://www.simurg.com.tr/tr-tr/urun/siir/124388/muzaffer-tayyip-uslu-siirleri-yazilari-kendisi-icin-yazilanlar.aspx
http://www.goodreads.com/book/show/17411340-muzaffer-tayyip





Muzaffer Tayyip Uslu'ya Armağan (ZOKEV 2000 Muzaffer Tayyip Uslu Şiir Yarışması Seçkisi), Hazırlayan: Osman Günay - Ahmet Öztürk, 2002, ZOKEV Yayınları, Emek Matbaacılık ve Reklamcılık, Basım Yeri: Ereğli - Zonguldak
http://www.simurg.com.tr/tr-tr/urun/antoloji-secki/132554/muzaffer-tayyip-uslu-ya-armagan-zokev-2000-muzaffer-tayyip-uslu-siir-yarismasi-seckisi-.aspx




İlkyaz Ölümleri, Roman, Yazar: İrfan Yalçın, 2011, Cumhuriyet Kitapları
Onlar gibi Zonguldaklı olan, Mehmet Çelikel Lisesi’nde okuyan ve sonra öğretmenlik de yapan değerli romancı İrfan Yalçın Eylül 2011'de “İlkyaz Ölümleri”ni Zonguldaklı üç ozan; Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser’in mezarına bir demet kır çiçeği olarak hazırlamış.


http://kitap.cumhuriyeti.com.tr/tanim.asp?sid=WWSHDJ6YC4PSOWZYCUZ








Şimdilik  Yazar: Muzaffer Tayyip Uslu, Yapı Kredi Yayınları, 2013 - 1. Baskı

http://www.ykykultur.com.tr/kitap/simdilik




















Kömür Kara - Senaryo, Hikmet Bila, 2007, Kitap: 2012, Morpa Yayınları

Usta gazeteci Hikmet Bila’nın, henüz 20’li yaşlarında veremden vefat eden genç şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun yaşamından esinlenerek kaleme aldığı, 2. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta geçen senaryosu 'Kömür Kara' 2012'de kitaplaştı.

http://komurkara.blogspot.com//
http://www.ntvmsnbc.com/id/25381361/



Yılmaz Erdoğan - Kelebeğin Rüyası

1967 doğumlu oyuncu, yazar ve yönetmen. Kelebeğin Rüyası, Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun şiirsel yaşam öyküsünü konu alan 2013 yapımı dram filmidir . Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat'ın paylaştığı film. O dönemde şairlerin Mehmet Çelikel Lisesinde edebiyat öğretmeni olan Behçet Necatigil'i de Yılmaz Erdoğan canlandırmaktadır.

http://kelebeginruyasifilm.com/






Videolar:

http://www.izlesene.com/video/muzaffer-tayyip-uslu-rustuden-gelen-mektup-kelebegin-ruyasi/6900087



Youtube:
















Kaynaklar: 
http://www.facebook.com/pages/Muzaffer-Tayyip-Uslu/549574825062720
http://tr.wikipedia.org/wiki/Muzaffer_Tayyip_Uslu
http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/823853-sair-oldu
http://www.ensonhaber.com/zonguldakli-sairler-rustu-onur-muzaffer-tayyip-uslu-2013-02-23.html
http://vatankitap.gazetevatan.com/haber/gizli_bir_uzgunluk_icinde_yasamin_guzelliklerini_yazmislardi_/1/20114
http://www.pusulagazetesi.com.tr/haber.php?hayns=2&yazilim=haberler&osmanli=hdetay&aid=31190&titlem=31190
http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7494263801723447502#editor/target=post;postID=2406681905271291446
http://kaynakyayinlari.blogspot.com/2013/03/rustu-ile-muzafferin-hikayesi.html









12 Mart 2013 Salı

Rüştü Onur: Mektubun Avucumda


Rüştü Onur 1920 - 1942,   Devrek'te dünyaya gelen bu Zonguldaklı şair yirmi küsur yıla, kısacık ömrüne ne çok şey sığdırmış.. evliliklerinin 27’nci gününde tifo hastalığına yenilen Mediha'nın ardından dayanamaz 25 gün sonra oda gider menekşe gözlü karısının ardından....

Sevdigine, Mediha Sessiz'e yazdığı şiirleri, mektupları artık bizim avcumuzda...

Zonguldak, 22/8/1942
Sevgili Mediha,
İşte
mektubun avucumda. İşte yeknesak geçen günlerimin tek tesellisi.


 O bütün zorluklara ve sıkıntılara karşın, yaşama sevincini elden bırakmadı...

"Ve ben bütün şiirlerimi mahrumiyet içinde yazdığım halde onlarda neden saadet kokuyor?"  

Memnuniyet

Benden zarar gelmez
Kovanındaki arıya
Yuvasındaki kuşa;
Ben kendi halimde yaşarım
Şapkamın altında.
Sebepsiz gülüşüm caddelerde
Memnuniyetimden;
Ve bu çılgınlık delicesine
İçimden geliyor.
Dilsiz değilim susamam
Öyle ölüler gibi
Bu güzel dünya ortasında.

Rüştü Onur


ve ne değerli şeyler bıraktı bize "Elveda" demeden önce..

“Elveda ey tanrım, artık elveda! / Elveda kırkı içindeki aşklarım!/ Elveda ey menekşe gözlü karım!/ Ki yaşamakta uzak bir adada.”

benim şeker yavrum dediği menekşe gözlüsüne yazdığı bir mektupta ne de güzel uykular diliyor bu güzel Ninni ile..

Melekler dolanır bu kuytu yerde,
Ey gün kadar güzel çocuğum, uyu!
Bir gün hasretiyle için titrer de,
Anarsın, bu derin, tatlı uykuyu.

Uyu da gündüzler su gibi dinsin,
Menekşe gözüne kirpikler insin;
Yarın, şafak vakti, içine sinsin,
Güneşle uyanan kuşların huyu.

Uyu yavrum, akşam seni üzüyor,
Artık gözlerini uyku süzüyor,
Uykunun gölünde başın yüzüyor,
Dalgalandırmadan o durgun suyu...


Necip Fazıl Kısakürek
1925


Öyle şiir olsun diye değildi yazdıkları....

Yağmur ol, bulut ol, şarkı ol
Yalnız esirgeme kendini bizden.
İçinde yüzdüğün denizden
Daha derindir gecemiz..

Rüştü Onur
 



Devrekli şair Rüştü Onur’un 12.09.1940 tarihinde dostu Necati Cumalı’ya yazdığı mektubunda; « Ey benim mektuplarıyle huzur bulduğum ve avunduğum kardeşim. Şehir’de buluşacağız. Her ne pahasına olursa olsun Şehir çıkacak… Şehir, okuyucu kitlesinin karşısına yeni bir atmosferle çıkacak.” » diyordu. Ama Rüştü Onur, ömrü yetmediği için Şehir’i çıkartamamıştı. Rüştü Onur’un bu istemini vasiyet kabul eden İbrahim Tığ, dostları Fahrettin Koyuncu, Orhan Tüleylioğlu ile birlikte Zonguldak’ın Devrek ilçesinde, Aralık 2004 den itibaren de Şehir Edebiyat Dergisi'ni çıkarmaktadır. 
- ŞEHİR Dergisi Aralık-2007(S:29) İbrahim TIĞ ”Onur ve Şehir” adlı yazısı

Kaynak Yayınları Rüştü Onur’un karısına yazdığı mektupları ve şiirleri “Mektubun Avucumda” adıyla 2013'de  yayınladı. İş Bankası Kültür Yayınları bu yüzden Rüştü Onur’un “Kayıp Şairler” dizisinden yayımlanacağını duyurduğu şiir kitabını basmama kararı aldı.  Rüştü Onur'un izini adeta bir dedektif gibi süren "Kayıp Şairler" dizinin İş Bankası Kültür Yayınları Editörü Ruken Kızıler uzun arayışlardan sonra Rüştü Onur ve eşi Medihan'nın Ortaköy’deki mezarlarını bulmuş. Mezarları kitapta yazdığı gibi Boğaz’ın mavi sularına değil, Boğaz Köprüsü’nün ayaklarına bakıyor ve teneke tabelalara siyah boyayla yazılmış isimleri güçlükle okunuyormuş.

Rüştü Onur’un şiir defteri en son sayfasının en alt köşesinde, Mediha’nın öldüğü tarih ve eğri büğrü yazılmış üç sözcük: “Ölüm gece geldi.” Hemen yanında güçlükle okunan bir yazı, “Bitti içimdeki bütün şarkılar.” ...


Öyle şiir olsun diye değildi yazdıkları.. onun için bir iz bıraktılar...

Bir şair yaşamıştı Zonguldakta
Adı Rüştü Onurdu
Bilseydi hatırlanacağını
Ölümünden sonra
Memnun olurdu.


Behçet Necatigil


Rüştü Onur’un anısını yaşatanlar

Salâh Birsel

Salah Birsel ( Bandırma/Balıkesir, 14 Kasım 1919 - 10 Mart 1999, İstanbul), Şair deneme ve inceleme yazarı.  Ona göre: "Bir şiir göründüğünden çok daha başka bir şeydir… Bir şiirin güzelliğine, düzen örgüsüne hemen varılamaz. Okuyucunun şiire ulaşabilmesi için şiiri tekrar okuması, kendisi günlük etkilerin baskısından kurtarması, ruhunu arıtması, yıkaması, bir düzene sokması lazımdır. "
Zonguldaklı şair arkadaşı Rüştü Onur’un anısına şiirlerinin tamamına yakınını, mektuplarını, bazı hikâyeleri ile ölümünden sonra onun için yazılanları bir araya getirmiş.  Salah Birsel 50 yıl sonra şöyle seslenecekti ona:
"Rüştü, merhaba. 50 yıl geçti. Ama yine gönüllerdesin. Şiir adamı olarak yaşadın. Şiir adamı olarak aramızdasın. Bakışlarının sıcaklığı hâlâ dünyamızın üstünde. Güneşli gündüzlerde. Ayaydınlık gecelerde. Sokaklardan boyuna insanlar geçiyor. Sen de görüyorsun. Şapkalar, potinler. Ama biz seni anımsıyoruz. Seni anımsıyoruz. Yok yok 50 yıl geçmedi. Dün akşam seninle yine Beşiktaş'ta değil miydik?"


Kaynaklar:http://tr.wikipedia.org/wiki/Sal%C3%A2h_Birsel
http://www.orhanveli.net/kaniksadigimbiri/salahbirselin.html http://www.kaynakyayinlari.com/haber/omru-kelebek-kadardi.htm


Kitapları:


Rüştü Onur Hazırlayan: Salah Birsel, Yeditepe Yayınları 1956 - Birinci baskı




http://www.simurg.com.tr/tr-tr/urun/edebiyat/130720/rustu-onur-siirleri-yazilari-kendisi-icin-yazilanlar.aspx



Rüştü Onur’un Mektupları, Hazırlayan: Salah Birsel, 1992, Karşı Yayınları.



Rüştü Onur:Şiirleri - Mektupları – Ardından Yazılanlar, Salâh Birsel, Sel Yayıncılık, 2012, 125 s.










İbrahim Tığ
Şair ve gazeteci. İlk, orta ve lise öğrenimini Devrek'te tamamladıktan sonra Yükseköğrenimini Dicle Üniversitesi'nde mimar olarak tamamladı. Rüştü Onur’un vasiyeti üzerine İbrahim Tığ, dostları Fahrettin Koyuncu, Orhan Tüleylioğlu ile birlikte Zonguldak’ın Devrek ilçesinde, Aralık 2004 den itibaren de Şehir Edebiyat Dergisi'ni çıkarmaktadır.
 

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0brahim_T%C4%B1%C4%9F

- ŞEHİR Dergisi Aralık-2007(S:29) İbrahim TIĞ ”Onur ve Şehir” adlı yazısı

http://www.ereglideyasam.com/haber-detay/8/1820/sehir-dergisi-6-yasina-girdi.htm
http://bolgehaber67.net/haber_detay.asp?haberID=17
http://blog.milliyet.com.tr/ayin-siiri--ibrahim-tig-ve-sehir-dergisi/Blog/?BlogNo=238846



RÜŞTÜ ONUR, Yaşamı, Sanatı ve Eserleri, Hazırlayan: İbrahim Tığ, 2011, 1. Basım Kurgu Kültür Merkezi Yayınları / Anı-Biyografi Dizisi
http://www.kurgukulturmerkezi.com/yazar.asp?yaziID=62
http://www.idefix.com/kitap/rustu-onur-ibrahim-tig/tanim.asp?sid=ADWDC085VO3O5IDANIP4








   
Rüştü Onur: Mektubun Avcumda - Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri, Hazırlayan: İbrahim Tığ, Leyla Şahin, 2013 , Kaynak Yayınları - Biyografi / Yaşam Öyküsü

http://www.simurg.com.tr/tr-tr/urun/biyografi-yasam-oykusu/150660/rustu-onur-mektubun-avcumda-bilinmeyen-mektuplari-ve-siirleri.aspx
http://www.kaynakyayinlari.com/urun/mektubun-avcumda_594.aspx?CatId=150
http://sizdensize.milliyet.com.tr/Yazdir/6623



İlkyaz Ölümleri, Roman, Yazar: İrfan Yalçın, 2011, Cumhuriyet Kitapları
Zonguldaklı olan, Mehmet Çelikel Lisesi’nde okuyan ve sonra öğretmenlik de yapan değerli romancı İrfan Yalçın Eylül 2011'de “İlkyaz Ölümleri”ni Zonguldaklı üç ozan; Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser’in mezarına bir demet kır çiçeği olarak hazırlamış.

http://kitap.cumhuriyeti.com.tr/tanim.asp?sid=WWSHDJ6YC4PSOWZYCUZU



Kömür Kara - Senaryo, Hikmet Bila, 2007, Kitap: 2012, Morpa Yayınları
Usta gazeteci Hikmet Bila’nın, henüz 20’li yaşlarında veremden vefat eden genç şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun yaşamından esinlenerek kaleme aldığı, 2. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta geçen senaryosu 'Kömür Kara' kitaplaştı.

http://komurkara.blogspot.com//
http://www.ntvmsnbc.com/id/25381361/








Süreyya Akkaş
Rüştü Onur'un Elveda adlı şiiri 1985 yılında müzisyen Süreyya Akkaş tarafından bestelendi. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde yaşayan 71 yaşındaki Süreyya Akkaş, Devrek Belediyesi bünyesinde kurulan bando takımının şefi ve yine belediye bünyesinde açılan müzik eğitimi kurslarında eğitmen olarak görev yapıyor. 1955 yılında ismi o zamanlar Ereğli Kömür İşletmeleri (EKİ) olan Türkiye Taşkömürleri Kurumu bünyesindeki bando okuluna kayıt olmuş ve yarım asırdır, müzisyen fabrikası gibi hizmet verdiği belirtiliyor.

http://www.kdzereglihaber.com/2368-2-2368-hdetay-1.htm




Yılmaz Erdoğan - Kelebeğin Rüyası
1967 doğumlu oyuncu, yazar ve yönetmen. Kelebeğin Rüyası, Yılmaz Erdoğan'ın
yazıp yönettiği Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun şiirsel yaşam öyküsünü konu alan 2013 yapımı dram filmidir . Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat'ın paylaştığı film. O dönemde şairlerin Mehmet Çelikel Lisesinde edebiyat öğretmeni olan Behçet Necatigil'i de Yılmaz Erdoğan canlandırmaktadır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kelebe%C4%9Fin_R%C3%BCyas%C4%B1
http://kelebeginruyasifilm.com/