24 Aralık 2011 Cumartesi

She is like the wind...






He was like the wind...
now up there somewhere
singing a never ending
song and dancing
with such a grace....
his final dance...







13 Kasım 2011 Pazar

Alaçatı



                                            Haydi gidelim Alaçatı'ya
                                           Arnavut kaldırımlarda gezelim

 
Öyküsü nerede baslar nerede biter kimse bilmez, bilemez. Bilinen bir alacalığın, bir allığın olduğu. Bilinen yüzyılların öyküsünün taş duvarlarda, toprakta.... 




Antik Çağda adı "Agrilia" olan Alaçatı Beldesi'ne bağlı Ildırı köyü tarihte Ionya adı ile adlandırılan, Bati Anadolu'nun orta kıyı bölgesinde önemli sahil yerleşmelerinden birisi olan Erythrai antik kentin kalıntıları üzerinde yer almaktadır. Erythrai Ionia'da Yunan şehridir. Truva savaşından sonra (MÖ. XI y.y) Giritlilerle Pamphylia'lar tarafından kurulduğu bilinir. Heredot Tarihi'nin birinci kitabında İonia hakkında şöyle yazar: "İon'lar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü altında ve en güzel iklimde kurmuşlardır. Pirî Reis “Kitab-ı Bahriye”de “Alaca at limanında deniz yufkadır” derken Alaçatı Koyu'nun dalgasız olduğunu tasvir etmek istemiştir.  

Bölgenin ayanı Hacı Memiş Ağa depremlerle sarsılan Sakız Adasında yoksullaşan Rum nüfusu çeşitli işlerde çalışmak üzere bölgeye "davet eder", böylece yalnız Alaçatı değil, Çeşme, Karaburun ve Urla'nın da kaderi değişmeye başlar. 19. yüzyıl sonunda artık "Alatzata" köyü (Rumlar "Alacaat"ı "Alaztata" yapmışlardır) özellikle bağları ve şarabı ile önemli bir üretim ve ticaret merkezi haline gelmiştir.


Alaçatı'nın Arnavut kaldırımı taşı ile kaplı dar sokaklarını çoğu 1850- 1890 yılları arasında inşa edilen iki ya da tek katlı taş evleri süsler. Eski zamanlarda Alaçatı  evlerinin alt katları tütün depolamak veya hayvan barındırmak için; üst katları ise yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Alaçatı'da eski taş Yeldeğirmenleri 1850-1900 yılları arasında un öğütmek amacıyla tarafından inşa edilmiştir.  Günümüzde daimi esen rüzgârı, dalgasız ve derin olmayan denizi nedeniyle dünyanın sayılı sörf merkezlerinden ve restore edilen taş evleri, butik otelleri, sanat galeri ve atölyeleri ile gözde bir turizm merkezidir artık Alaçatı.


 



















Beni Alaçatıya "Camgeran"'ın büyülü hikayesi, arkadaşlığın yüzyıllar süren sıcaklığı çekti. “Camgeran” sözcüğünün Osmanlıda cam ustalarına verilen ad. Hıdır Goktaşın ustalığı ise tartışılmaz. Çağdaş bir Cemgeran, haber ustası, her alanda çok yol almış bir insan. Eşi Nuray ile birlikte Ankara Pirinçhan'da "Erguvan" ile başlıyan yolun sonu meğer Alaçatı'ya çıkıyormuş.

Orhan Veli Ave Maria'da
Ve gemisinde Kleopatra
Neden yine kaynaştı havalar?
saadet mi getiriyor rüzgar
dolarak erguvan atlaslara? ..... 


diyerek yola çıkan Hıdır-Nuray Göktaş çifti, 2 saat içinde karar verirler Alaçatıya yerleşmeye.  Benim ise onları ziyaret etmem nerdeyse 2 yıl aldı. Alaçatı'dan sonra da daha gidecek çok yolum olduğuna karar verdim ve gezi anılarımı, fotorafları burada sizler ile paylaşmak istedim. 

 
Lebriz.com websitesinde cam üzerine güzel bir yazı  "Çağdaş Camgeran” Var mıdır, Olanıklı mıdır?". Alaçatı'ya yolunuz düşerse, mutlaka Camgeran'a uğrayın.  Hıdır Bey ve Nuray'la keyifli bir muhabbetin, kahvenin eşliğinde gönlünüzden geçen her konuda bol bol sohbet edebilirsiniz hatta dilerseniz ders bile alabilirsiniz.



"Cam insanla dünya arasındaki geçişliliği en güzel örnekleyen sanat türüdür. Gücü ve kırılganlığı, sınır çizişi ve sınır bertaraf edişi, zayıflığı ve korunaklılığı tek seferde anlamaya yetecek bir malzemedir. Bu yüzden sanatlar açısından şunu söylemekte bir sakınca olacağını hiç sanmıyorum: Başlangıçta cam vardı ve insanlar ona dokunarak kendilerinin dokunulur olduğunun ilk kez farkına vardılar. Bir geçişlilik alanı olarak cam, tenin aynasıydı."





"Alaca at limanında deniz yufkadır”
yazar Pirî Reis “Kitab-ı Bahriye”de
Taş avlularda, Dut kahvesinde
tavşan kanı çayımızı yudumlarken
bir öyküde biz yazalım
koyalım Camgeran'ın şişesine
rüzgarın sesini dinlerken
bu kıyılarda dolaşalım..
Deniz buralarda yufkadır
bulunması yüzyıllar alır
rüzgar alır götürür uzaklara
ama ya tersine eserse
vurur belki yine bu kıyılara..

Feza


**********       
Eski günler geri mi gelecek?
Rüzgâr tersine esiyor... Niçin?
Kımıldıyor kozasında böcek
Bildiği hayata doğmak için.

Orhan Veli..



Kaynaklar:
https://www.facebook.com/pages/CAMGERAN-ALA%C3%87ATI/133640223321930?ref=ts&fref=ts
http://www.camgeranalacati.com/
 http://alacati-rehberi.com/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ala%C3%A7at%C4%B1,_%C3%87e%C5%9Fme
http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=0&articleID=860&bhcp=1



20 Eylül 2011 Salı

Grace & Audrey

Two swans, reflections of
such a "Grace"
a beautiful face.
"Audrey" just like her name
"aethel," meaning noble, honorable
"thryth," meaning strength,power
still they were also utterly vulnerable.

Feza

6 Eylül 2011 Salı

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

* Sana gül bahçesi vadetmedim ben
güllük gülistanlık bir dünya ise
hiç bekleme benden
görmek her şey demek değilse
bu yaşadıklarımız masalsa
cisimler anlamsızsa
o zaman körlükte
gerçekleri görmektir.
Ben yalan şeyler vadetmedim sana
tek gerçeklik savaş ise
sen özgürlüğü seçtin
bense karanlığı gerçeklerin..



Düzenleyen: Feza


* Joanne Greenberg / "Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim..."


Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Joanne Greenberg
Orjinal Adı: I Never Promised You a Rose Garden


Kitaptan Notlar:
"- Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?
- Bak, dinle beni,
Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben.
Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim...
ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim.
Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim.
Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım.
Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir.
Ben yalan şeyler vadetmem hiç.
Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır...
Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"

"Yanına gidip omzuna dokunmalı ve bir şeyler söylemeliyim, diye düşündü Debroah. Ama yerinden kıpırdamadı, Gitmem gerek, çünkü aynı şey bana da oldu, bunu benim kadar kimse bilemez, nasıl bir şey olduğunu... Ama ayakları ayakkabılarının içindeydi ve ayakkabıları Sylvia'ya doğru gitmiyordu bir türlü; elleri de iki yanında duruyor, hiç hareket etmiyordu. Birlikte geçirdiğimiz ve benim için sessizliği böldüğü o karanlık gecenin hatırı için gitmeliyim... "




3 Eylül 2011 Cumartesi

Mona Lisa



Mona Lisa, a timeless poem
If you really look in her eyes
you will realize
the enchanting look will follow
it's not just a picture of shallow
woman, mysteriously similing
It is far more than a painting..

Feza







A summary of a
 "theft of the world’s most famous portrait from the Louvre 100 years ago"
******************************

Who stole the Mona Lisa, on the morning of August 21,1911 ?
If you had the Mona Lisa, what could you do with her? Would you really  also consider the picture valueless, in the hands of a private individual.”
Some said “She has no eyebrows and a funny smile. She must have had nasty teeth to smile so tightly.” There were others who stared at the “aphrodisiac” painting, real and transcendent, “visibly emotional”, one lover had shot himself before her eyes.
The art theft of the century  Made Mona Lisa a sensation..The Louvre was exhibiting the first conceptual installation in the history of art:  the absence of a painting. People were streaming in to see the empty space where Mona Lisa had hung.  In December 1912 the Louvre hung a portrait by Raphael on its blank wall. The Mona Lisa had been given up for dead.
November 29 1913 an antique dealer in Florence received a letter from the thief..Geri’s shop was just a few streets from where Da Vinci had painted the Mona Lisa 400 years before..!The thief was Vincenzo Peruggia, An Italian, house painter, glazier. In fact, he had made the Mona Lisa’s glass frame in Louvre :) Mona Lisa had spent two years mostly on his kitchen table and he said he  "fell in love with her".He had only 1.95 French francs in his pocket.  he wanted to “return” her to Italy in exchange for 500,000 lire in “expenses”.!
Mona Lisa returned to the Louvre in January 1914. It’s often said, that wherever you stand in front of the Mona Lisa, her eyes will follow you.Sassoon writes: “In reality the effect can be obtained from any portrait.”
*****

28 Ağustos 2011 Pazar


Bu bayram sofra başında
veya bir telefonun ucunda
Neşe ve mutluluklar
Kahkahalar, yeni heyecanlar, 
eğlenceler ve tatlı sürprizler olsun..
Buluşmalar olsun, kavuşmalar olsun..


BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.