Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski
üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler.
Sohbet, sonunda “işin ve hayatın stresinden şikâyete” döner.
Misafirlerine çay ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında
büyük bir termos içinde çay ve porselen, plastik, cam, kristal olmak
üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel
olanlarına kadar değişik çay bardakları ile gelir. Herkes bir bardak
seçince, profesör şöyle söyler :
“Fark
ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz
görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz
normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı
aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi çayın kalitesine hiç bir şey
katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da
içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediğiniz çaydı, bardak değil,
ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin
bardağına bakmaya başladınız. Şunu bir düşünün:
Hayat
çaydır. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayatı
tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yaşadığımız hayatın
kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa
odaklanarak Tanrının sunduğu çayın tadını çıkarmayı unuturuz. Lütfen,
Çay'a odaklanın, çayınızın kokusuna, tadına, ısısına .....yani çayı
(hayatı) farkındalıkla yudumlayın ! Yoksa içtim (sağa sola bakarken) bir
şey anlamadım dersiniz... En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip
değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.”
ve ayrıca..
"Çayın olduğu yerde umut vardır." (Sir Arthur Pinero)